Translate It

11 Kasım 2010 Perşembe

Bugün Kendimi Aştım-Tost Günü



  Uzun süredir yazmıyordum ya da yazamıyordum. Ama artık bugün son noktaydı, yazmam gerekiyordu:) Oburlukta son noktadaydım ve noktadaydık; o sebeple bu yazıda bir mekândan değil, birkaç mekândan bahsedeceğim.
   Bugün pazar olduğu için gün 12.00'de başladı. Saat 12.30 gibi evde klasik bir kahvaltı yaptım. 15.00 civarı Özge Hanım'la buluştum (Saatleri veriyorum, sıkmasın sizi. Saatlerin önemi olduğundan:)) Karnımız acıkınca(sıradan bir durum) ne yesek diye düşünmeye başladık. Canımız "ıslak hamburger" çekti.
   İlk önce Ataköy'dekı Etiler Marmaris Büfe'ye gitmeye karar vermişken, sonra: "Kızılkayalar'a gidelim." dedik.
 
  İçerisi her zamanki gibi kalabalıktı. Saat 17.30 gibi, 4 adet ıslak hamburger, bir kaşarlı et dürüm ve bir kavurmalı kaşarlı tost söyledik. Islak hamburgerler müthişti. Tostun pek bir özelliği yoktu.
   Zaten kaşarlı et dürüm kendi tadında, farklılığıyla bildiğimiz ve sevdiğimiz bir lezzet.



   Hesap bence gayet iyiydi, dört ıslak hamburger, kavurmalı kaşarlı tost, kaşarlı et dürüm, ayran ve limonataya toplam, 23 lira ödedik. Ticket, Sodexho da geçiyor.
   Personel, o kadar kalabalığa ve dapdaracık yere rağmen stressiz, güler yüzlüydü. Personelin hafızasına hayran kaldık:) 
  Kızılkayalar, sadece Taksimlilerin değil, İstanbul'un her yanından insanın bildiği bir klasik. Lezzeti, ismi gazetelerde de yer almış, defalarca ödül almış bir yer. Üst üste yemek yeseniz de salaşlığını seviyoruz:)



  Her neyse. Fazla kalabalık olduğundan orada 15 dakika durup hemen çıktık. Ben doymadığım için hemen iki yanındaki Çılgın Dürümcü'ye gittim:) Sucuk döner, yanında biraz acı olsa da limonatayla yemeğe devam ettim. Özge, doyduğu için yiyemeyip sadece hayretle beni izledi:) Bu mekân ferah ve rahattı. Hesap 8.50 lira tuttu.


  Saat 18.30'du (Bu arada akşam da spora gideceğiz, ironiye bakın), Özge'nin çay içme isteği ile kendimizi Özsüt'te bulduk. Özge sadece çay aldı; ama ben bir de profiterol söyledim:)))) Profiterol biraz dökülmüş geldi, görüntü olarak pek hoş durduğunu söyleyemem. Özge'nin şaşkın bakışlarıyla onu da yedim. Çikolatalı tatlıları da hiç sevmem;ama hayırdır:) Bu arada Özsüt'ün tomurcuk çayını da çok seviyoruz.

   Artık bir şey yemeyiz zannederken saat 21.00'de kendimizi Zeytinburnu'nun en güzel büfesi olan Metin Büfe'de bulduk. Burda suçum yok. Biraz hasta olduğum için C vitamini alayım demiştim:) Büfe sahibine: "C vitaminli ne varsa doldur." dedim. Boyu ne olsun, deyince de, "duble" dedim tabii:)) Bir portakal suyu, bir de karışık meyve suyu aldık.


   Burayı çok seviyoruz. O kadar rahat ki, saatlerce oturun, televizyon izleyin; her gün alınan gazetelere göz gezdirin; kimse yanınıza gelmez. Zaten yıllardır var olan bu büfe tostlarıyla da oldukça da meşhurdur. Çeşit bol, fiyatlar uygun ve sahibi de ilgili ve güler yüzlü.

   Televizyon izlerken Özge utangaç bir sesle: "Ya bir şey diyeceğim; ben acıktım mı ne?" dedi:) Ben de bu sesi beklermiş gibi, Özge'ye sucuklu-kaşarlı tost, kendime de kavurmalı-pastırmalı tost söyledim. Buranın tostlarını yolunuz düşerse muhakkak denemelisiniz. Sanıyorum ki, hiçbir yerde böyle bol malzemeli bir tost yiyemezsiniz. Metin Büfe, her tost yapan yer gibi ne idüğü belirsiz markalar da kullanmaz, kaliteli ve bilindik markaların malzemesini kullanır. Yanında da Taksim Meyvemix'teki favorimiz, ballı-muzlu sütten de kocaman bir bardak yaptırdım:)

   Hatta doymadım, giderken de bir bardak da aldım bu içecekten. Hesap (dört duble meyve suyu, biri atom; iki duble tost, 27 lira tuttu.)
   Evde, annem meyve getirince gülmekten öldük tabii:)
   Özge de: "Eve gidince anneme tost yaptıracağım" diye dalga geçiyordu:)

   Evet, bugün biraz abarttım:)