Translate It

22 Ekim 2013 Salı

Kartepe, Manzara Restaurant'ta Kahvaltı


Sevgili Kartepe,

Diğer İstanbullu şehirdaşlarım gibi, hafta sonu sana kaçtığım, kahvaltı ettiğim oldu birkaç kez. Başka şehirlere gitmeden evvel sana muhakkak uğradım. Hepsinden de memnun kalmıştım. Ama Manzara Restaurant'ta 3 kişiye 109 lirayı vermek içime oturdu, bilesin. Çünkü bence üç kişi böyle kötü bir kahvaltı, kötü bir çay içeceğine (kötü çay yapan yerlerde kahvaltı yapılmaz) 109 lirayı evine kahvaltılık almak için harcamalıdır.

Evet, yerin adı Manzara, belki en güzel şeyi de manzara ama, yemekten mutlu olmamış, üstelik de 2 saat yolculukla oraya ulaşmış bir oburu kurtarır mı? Minicik tabaklar, hiçbir şey taze değil, servis güzel ama yetmez. Zaten köy kahvaltısı dedikleri nedir ki, insanlar köylerde böyle kahvaltı mı ediyor? "Köy kahvaltısı" diyorsan halis tereyağı, halis ayranı, balı, ekmeği masaya koymuyorsan öyle bir iddian olmamalı. 22,5 lira fiyat koymuşsun. Sucuk, kavurma ve mıhlama da aldık diye 109 lira alıyorsun. Alma demiyorum, yine al da, karnımızı doyur öyle al.

Bana borçlusun, bilesin.

İmza: Oburistan sakini


11 Mayıs 2011 Çarşamba

Sekizkardeşler Pastanesi

 

  Açıkça söyleyeyim: Benim gibi bir tatlı delisini en çok şımartan pastanedir burası. Şubeleşmediği, her ile, ilçeye açılmadığı için gözümde ayrı da bir yeri vardır. (Şubeleşen her yer lezzetinden bir parça yitirmiyor mu?)
  Şubesi yok, dediysem yanlış anlaşılmasın. Zeytinburnu'nda üç yeri var sade. Ama hepsi birbiriyle bağlantılı. Birinde istediğim pasta olmazsa diğerinden getirtmelerinden anlıyorum bunu.
   Sekizkardeşler, çocukluğumdan beri gittiğim bir yer olduğu için onlara iltimas geçtiğim elbette ki düşünebilir; ama değil. Burası, şu ana kadar yediğim en güzel meyveli pastayı yapıyor. Ortalama fiyatları var; daha pahalı yerlerde de yedim, daha büyüklerde de. Ama yok, hiçbirinde o tadı bulamadım. Sebebi, sanıyorum çok profesyonelleşmemesinde. Tabakları, görünümü, kutuları şık; kastettiğim profesyonellik bu değil, "fabrikasyon" olmaktan, olumsuz tarafından bahsediyorum.
   Bu pastada taze meyvenin kokusunu, fındığın lezzetini, kremasının tadını o kadar net alıyorsunuz ki, hiç pasta sevmeyen birinin bile buna dayanabileceğini sanmıyorum. Bunu pasta sevmeyen kişilerde bile denedim. Nitekim İstasyon İnsanı da onlardan biri. Pasta yemezken bir doğum gününde ben bunu alınca rutin olarak gidip ordan pasta yemeye başladı; şimdi bana doğum günlerinde başka pasta aldırmıyor. Pastaları günlük yapılıyor, bunun da etkisi var. Bu pasta, sanki evden birinin yaptığı pasta gibi; fabrikasyon değil de, daha çok bir ev pastası.  
    Diğer pasta çeşitlerini çok denemedim. Bir tek frambuazlıyı denedim, o da çok güzeldi.
   Acıbademi, ekler pastası, limonatası da şahane (İçine elma, nane falan konmuyor, düz limonata). Dondurması Mado'yu aratmaz, üstünde bile. Kavun parçalı kavunlu, badem parçalı bademli dondurması. Topu bir lira üstelik. Ve en sevdiğim, içinde kavrulmuş fıstıklarıyla supangle. Bilindik çeşitler; ama hepsi lezzetli.
   Ben burayı neden bu kadar seviyorum, söyleyeyim. Elbette lezzeti büyük etken. Ama tavırlarından ötürü de. Yardımcı olmak için çırpınmaları, sıcaklıkları beni mutlu ediyor. Televizyon açıksa ve bir diziye bakıyorsanız beraber izleyip gülen pastane sahibi her yerde bulunmuyor. Küçük yaşlarda param az diye beni geri çevirmeyip almaları gereken paranın kat kat altında pasta yapmaları da var sonra.
   Söz, nişan çikolataları var ve çeşitli şekillerde (fotoğraflı...vs.) pastalar da yapıp evimize gönderiyorlar. Ablama ve İstasyon İnsanı'na yaptırmıştım. (50 cm. kadar, 50 lira fiyatı)
   Çok övdüm, biliyorum; beklentinizi yükseltip sizi hayal kırıklığına uğratmayayım.
   Bir huyum var. Acıktığımda sade yemek yemek değil isteğim. Yemekten keyif almamışsam hakikaten mutsuz olurum. Hayal kırıklığına uğramayacağımı bildiğim yerleri övmek de gerekir.
   
  Yeri, Zeytinburnu Tren İstasyonu'nun sol tarafında, köşede. Diğer şubesi biraz daha içerde, sorarsanız göndereceklerdir.

Adres-Telefon:
  İnternetten baktım, her yerden farklı adres çıkıyor:)
  Yenidoğan Mh. 48 Sk. 34020 Zeytinburnu, İstanbul
  Telefonu: 0212 510 51 05 (Bu, bahsettiğim şube değil, hiç gitmediğim üçüncü şube)
  Nuripaşa Mahallesi 14. Sk-Zeytinburnu
  Gökalp Mah Zeytinburnu / İstanbul Yetkili Kişi: Tevfik Bey Telefon: 212 583 57 56

  Fiyatlar: Bir dilim pastayı 3,5 liraya yiyebilirsiniz. Kart geçerli. Yazın dışarıya koydukları masalarda da oturabilirsiniz.

2 Şubat 2011 Çarşamba

İbretlik Fotoğraf: Simitçi Tadında

    Bunu inanın ki utanarak yazıyorum. Bildiğim bir şey var: Eğer bir kişi yemeyi içmeyi seviyorsa yanındaki sevmemelidir. Ya da en azından birbirini tetiklememelidirler, ahlâklı olmalıdırlar. Yoksa üzülerek söylüyorum ki, bizim gibi olurlar.
   Fit görünmek bizim neyimize? Spora gidip saatlerce ter dökmemizin (Hakikaten öyle bir çalışıyoruz ki, yarışmalara falan katılacağız zannedersiniz.) sonucu işte bu fotoğraf. Her spor sonrası.



  Bu simitçi çok ilginç. Saat 21.00'den sonra canlı müzik yapılıyor burda. 00.30'a kadar sürüyor. Dedim ya, gerçekten ilginç. Gece vakti olduğu için simitler taze olmuyor haliyle. Tatları da standart, daha iyi simitler de yemiştim. Ama üç dört liraya canlı müzik dinliyorsunuz hemi de simitçide. Yanında beş yüz milyon simitçi olmasına rağmen buraya geldiğimize göre bu bir fark yaratmış demek ki.
Babası mabası görür diye kızı kapattım:)
   Böyle bir seri başlattım. Sizin de ibretlik fotoğraflarınız varsa gönderin bize. Diyet yaparken gizli gizli yedikleriniz, kavitasyon sonrası iskenderler, diyabet hastasıyken yenen pastalar. Dayanamadıklarınız, sizi yenen yemekler:) Çekin fotoğrafını gönderin, bizden sır çıkmaz;) :  oburistan@mynet.com
  Fotoğraf gönderenlere bir sürprizimiz var bu arada;)

31 Ocak 2011 Pazartesi

Nev'i Cafe- İkinci Yazı: Kömürde Kahve Hazzı

  


   Size Balat'taki Nev'i Cafe'den bahsetmiştik şu yazıda. Aynı yazıda, buranın kömürde kahvesinin meşhur olduğunu, bir gün de kahve içmeye gideceğimizi de söylemiştim. O tarihten sonra biz buraya beş altı defa gittik, yazıyı yinelemenin vaktidir.


   Nev'i Cafe, Balat'ta iki tane var. Biri Haliç Belediye Tesisleri'nin (Burda yemek yediğimiz günü de yazacağım) tam karşısında, biri de daha önce tarif ettiğimiz yerde. Haliç'in karşısındakindense ben diğerini tercih ederim. Çünkü orada içerideki sigara dumanı o kadar yoğundu ki, bir ara şikâyet etmeyi bile düşündüm. Tamamen kapalı olan bu yerde dört katta da duman altı olmayan bir yer bulamadım.
   Fakat güzel bir yanı vardı, fonda sürekli çalan enfes Türk Sanat Müziği şarkıları. Eski sayılabilecek kayıtlar. Muazzamdı. Bir ara, elimdeki suyu rakı gibi içtiğim yorumunu aldım, şarkı söylerken kaptırmış gidiyordum:) Böyle huzurlu ve belli bir konsepti olan yerleri bulmak kolay değil.
   Diğer Nev'i ise, bence daha güzel. Masasındaki çiçekler, manzarası çok şık.
   Benim burayı ikinci kez yazma sebebimse, kahveleri.
   Âşığıyım. Türk kahvesi ancak bu kadar güzel yapılabilir.
   Ben ki kahveye çok düşkün değilimdir; ama yemek sonrası buranın kahvesini çekiyor canım.


   Size nasıl bir kahve istediğinizi sormalarının ardından kömürde usulca pişiriyorlar köpüklü kahvenizi (Tam anlamıyla köpüklü). Tek kişilik bakır cezvelerde-bir yer bakır kullanıyorsa artı puanı direkt alır- getirip masanızda bardağınıza döküyorlar. İçtiğinizde dibinde çok az telve kaldığını göreceksiniz, bu zaten iyi piştiğinin kanıtıdır. Sunum zaten şahane, Osmanlı sarayını andıran işlemeli bardaklarda geliyor suyunuz.
   Kahvenin yanında, tıpkı eskilerdeki gibi naneli birer lokum getiriyorlar. Naneye saplanmış kürdanın üstünde nazar boncuğu. Fonda Türk Sanat Müziği.
   Bir ritüel. Baştan çıkmamak, keyiflenmemek hakikaten elde değil.
   Kömürde çayı da böyle leziz. Ancak yine de kahveye, sunumuna, mekâna veriyorum tüm puanları.

   Annem, ablam, İstasyon İnsanı, ben, hepimiz müptelası olduk. Annem burda kahve içtiği gecenin sabahında: "Ya o neydi, canım çekti kahveyi." dedi:)
   Tek şikâyetim, kahvenin yanında istediğim kurabiyelere. Hakikaten zorlukla bitirdim, biraz daha lezzetli olabilirdi:(
   Üstelik kahve beş lira. (Fiyat listesine diğer yazımızdan ulaşabilirsiniz.)
   Bence, gerçekten deneyin. Seviyorum seni Nev'i Cafe:)

29 Ocak 2011 Cumartesi

Hayri Usta Ocakbaşı Salonu-Taksim

Oburistan'ı ayaklarına serdik.


 
   Son yazıda, "Birkaç gün sonra size daha iyi bir yeri tanıtacağım." demiştim; ama olmadı. Çünkü hâlâ fotoğrafları bana gelmedi. Onu beklemek yerine, başka bir yeri yazayım dedim en sonunda:)

  Blogda şöyle salaş sayılabilecek, üstelik de ünlü dürümcülerden hiç bahsetmemişim, hakikaten ayıp bana. Çoğu kişinin bildiği bir yerden başlayalım o zaman: Hayri Usta.
  Hayri Usta, benim ilk kez eniştemle gittiğim bir yerdi. Çektiği bir televizyon programından sonra deli gibi acıkan beni buraya götürmüştü eniştem, çok beğenmiştim. Sonra arkadaşlarımla, ailemle defalarca gittim. Pek çok kişiye tanıttım. Hâlâ da Taksim'deysem, canım dürüm çekmişse buraya giderim.
  Biraz bahsedersem: Bir kere, burası her zaman kalabalıktır; yer bulmanız bir hayli zor olur. İkincisi öyle çok titiz bir yer değildir. Çok salaş da sayılmaz; ama küçük dürümcü dükkânlarından üç dört kademe de yüksektir diyebiliriz.


 Benim sevdiğim yönü ise şu: Biliyorsunuz, genelde birkaç kat lavaşın içine az miktarda etle servis ediliyor dürümler. Burada, Antep usülü yapılıyor. Gaziantep'te, Adana kebap parmaklı ekmeğin (fotoğraftaki) içine konur, taze soğanla zenginleştirilir, üstüne de pul biber serpilir. Ekmek lezzetli olduğu için hem ekmeğin tadını alırsınız hem de kalın olmadığı için etin.





   Ciğer, tavuk, Adana, Urfa dürüm çeşitleri bulunur. En son mantarla da dürüm yapmaya başlamışlardı. İnternette pek çok çeşit gözüküyor; ama sorduğunuzda size bunları söylerler:)
   Ayran açık ve köpüklüdür.
   Fiyatları uygundur ve her tip insanı görürsünüz burda.

   Hem uygun fiyatı hem de dürümü sebebiyle burası zaten yeterince ünlü. Rahat edeceğiniz de bir mekân.
   Akşamları, İstiklal Caddesi'nin biraz uzağında olduğu için kapının önünde yemek yemek oldukça keyifli oluyor. Arkasından güzel bir çayla keyfinize keyif de katıyorsunuz.

   Buraya Ne Zaman Gidelim? : Canınız dürüm çekti, yüksek fiyatlı yerleri de istemiyorsunuz. Buraya gidin. Ama burda yiyeceğiniz dürüm elbette en iyi dürüm değil, onu da bilin. Ortalamanın az üstü. Öğrenciyseniz zaten burayı biliyorsunuzdur:)

   Gitmek isteyenler için: İstiklal Caddesi'nde ilk Ziraat Bankası'nın karşı sokağından girin.
   Açık adresi: Çukurlu Çeşme Sok. No: 15 Zarife Restaurant Yanı Katip Mustafa Çelebi Mh. Beyoğlu, İstanbul
   Telefon: (0212) 249 31 41
   Yemeksepeti'nden de hizmet veriyor.



 

17 Ocak 2011 Pazartesi

Dükkân Burger-Akmerkez




 
   Aslında açken yeni bir yazı girmenin sağlıklı olduğunu düşünmüyorum:)
  Yazdığım yeri gereğinden fazla översem, siz onu makul düzeye çekin, olur mu?

  Dükkân Burger'e gideli bir aydan fazla oldu. Ben aylardır İstasyon İnsanı'nın kafasını şişirmekteydim: "Canım hamburger istiyor, Dükkan Burger'e gidelim." Sonunda Akmerkez'de rastlayınca hemen oturduk.
   Önce üç mini hamburgerden oluşan "mini burger"den istedik. Bunun içinde, bir tereyağlı hamburger, bir acılı, bir de- dükkân burger var. Tereyağlı hamburgere bayıldık. Acılı da, dükkân burger de fena değildi.
   Düveyi (genç sığır) İzmit'teki kendi tesislerinde yetiştiriyorlarmış. Hamburgerin etini eğer aksini belirtmezseniz az pişiriyorlar. Eti yerken lezzetini alıyorsunuz zaten. Ekmeği de özelmiş, kendi mutfaklarında günlük pişiriyorlarmış; ama pek sevdiğimi söyleyemem, bana biraz sert geldi.
   Yani kısaca yenebilir. Ama burdaki hamburger 14 lira eder miydi derseniz açıkçası bir düşünürüm. Onun yerine başka yerlere gitmeyi tercih ederim. Hamburgeri çok seviyorum; ama burdaki çok özel bir lezzet vermedi. Üçlü mini hamburger seçeneği de 19,5 liraydı.
   Mini hamburger dediğime bakmayın, hamburgerden az küçük. Sonra biz tereyağlı hamburger istedik yine (İçindekinin tereyağı değil de, Becel'in tereyağlı margarini olduğuna eminim). Ben tamamını yemediğim için sorun olmadı. Ama İstasyon İnsanı o gün mahvoldu. Fazla yağ midesini bulandırdı, başı ağrıdı, hakikaten kötü bir akşam geçirdi. Şimdi ona sorsanız bir daha asla oraya gitmez:)
   Ben gidebilirim; ama daha iyisini bulursam da tercih etmem.
   Yan tarafa koydukları sosların zenginliğine bayıldık ama yine de:)

   Bir de... Gizli gizli fotoğraf çekmeye çalışırken görüp el sallayan çocuk, çok sempatikti:) Ona da teşekkür ederiz:)
    Cheeseburger'ini de deneyip asıl hükmü o zaman vereceğim. Ben hamburgercileri cheeseburger'ine göre kıyaslıyorum:)
    Dükkan Burger'in 13 şubesi var. Biri dışında, 12'si İstanbul'da. Akmerkez'deki şubeleri de yeni açıldı. O sebeple yazının başında gittiğim şubeyi özellikle belirtiyorum; her şubede lezzet değişebilir. Başka bir şubeye gitsem eminim başka şeyler yazardım.

    45 liraya daha iyi yemekler yediğimiz bir yeri birkaç gün sonra okuyacaksınız.
    
     

11 Kasım 2010 Perşembe

Bugün Kendimi Aştım-Tost Günü



  Uzun süredir yazmıyordum ya da yazamıyordum. Ama artık bugün son noktaydı, yazmam gerekiyordu:) Oburlukta son noktadaydım ve noktadaydık; o sebeple bu yazıda bir mekândan değil, birkaç mekândan bahsedeceğim.
   Bugün pazar olduğu için gün 12.00'de başladı. Saat 12.30 gibi evde klasik bir kahvaltı yaptım. 15.00 civarı Özge Hanım'la buluştum (Saatleri veriyorum, sıkmasın sizi. Saatlerin önemi olduğundan:)) Karnımız acıkınca(sıradan bir durum) ne yesek diye düşünmeye başladık. Canımız "ıslak hamburger" çekti.
   İlk önce Ataköy'dekı Etiler Marmaris Büfe'ye gitmeye karar vermişken, sonra: "Kızılkayalar'a gidelim." dedik.
 
  İçerisi her zamanki gibi kalabalıktı. Saat 17.30 gibi, 4 adet ıslak hamburger, bir kaşarlı et dürüm ve bir kavurmalı kaşarlı tost söyledik. Islak hamburgerler müthişti. Tostun pek bir özelliği yoktu.
   Zaten kaşarlı et dürüm kendi tadında, farklılığıyla bildiğimiz ve sevdiğimiz bir lezzet.



   Hesap bence gayet iyiydi, dört ıslak hamburger, kavurmalı kaşarlı tost, kaşarlı et dürüm, ayran ve limonataya toplam, 23 lira ödedik. Ticket, Sodexho da geçiyor.
   Personel, o kadar kalabalığa ve dapdaracık yere rağmen stressiz, güler yüzlüydü. Personelin hafızasına hayran kaldık:) 
  Kızılkayalar, sadece Taksimlilerin değil, İstanbul'un her yanından insanın bildiği bir klasik. Lezzeti, ismi gazetelerde de yer almış, defalarca ödül almış bir yer. Üst üste yemek yeseniz de salaşlığını seviyoruz:)



  Her neyse. Fazla kalabalık olduğundan orada 15 dakika durup hemen çıktık. Ben doymadığım için hemen iki yanındaki Çılgın Dürümcü'ye gittim:) Sucuk döner, yanında biraz acı olsa da limonatayla yemeğe devam ettim. Özge, doyduğu için yiyemeyip sadece hayretle beni izledi:) Bu mekân ferah ve rahattı. Hesap 8.50 lira tuttu.


  Saat 18.30'du (Bu arada akşam da spora gideceğiz, ironiye bakın), Özge'nin çay içme isteği ile kendimizi Özsüt'te bulduk. Özge sadece çay aldı; ama ben bir de profiterol söyledim:)))) Profiterol biraz dökülmüş geldi, görüntü olarak pek hoş durduğunu söyleyemem. Özge'nin şaşkın bakışlarıyla onu da yedim. Çikolatalı tatlıları da hiç sevmem;ama hayırdır:) Bu arada Özsüt'ün tomurcuk çayını da çok seviyoruz.

   Artık bir şey yemeyiz zannederken saat 21.00'de kendimizi Zeytinburnu'nun en güzel büfesi olan Metin Büfe'de bulduk. Burda suçum yok. Biraz hasta olduğum için C vitamini alayım demiştim:) Büfe sahibine: "C vitaminli ne varsa doldur." dedim. Boyu ne olsun, deyince de, "duble" dedim tabii:)) Bir portakal suyu, bir de karışık meyve suyu aldık.


   Burayı çok seviyoruz. O kadar rahat ki, saatlerce oturun, televizyon izleyin; her gün alınan gazetelere göz gezdirin; kimse yanınıza gelmez. Zaten yıllardır var olan bu büfe tostlarıyla da oldukça da meşhurdur. Çeşit bol, fiyatlar uygun ve sahibi de ilgili ve güler yüzlü.

   Televizyon izlerken Özge utangaç bir sesle: "Ya bir şey diyeceğim; ben acıktım mı ne?" dedi:) Ben de bu sesi beklermiş gibi, Özge'ye sucuklu-kaşarlı tost, kendime de kavurmalı-pastırmalı tost söyledim. Buranın tostlarını yolunuz düşerse muhakkak denemelisiniz. Sanıyorum ki, hiçbir yerde böyle bol malzemeli bir tost yiyemezsiniz. Metin Büfe, her tost yapan yer gibi ne idüğü belirsiz markalar da kullanmaz, kaliteli ve bilindik markaların malzemesini kullanır. Yanında da Taksim Meyvemix'teki favorimiz, ballı-muzlu sütten de kocaman bir bardak yaptırdım:)

   Hatta doymadım, giderken de bir bardak da aldım bu içecekten. Hesap (dört duble meyve suyu, biri atom; iki duble tost, 27 lira tuttu.)
   Evde, annem meyve getirince gülmekten öldük tabii:)
   Özge de: "Eve gidince anneme tost yaptıracağım" diye dalga geçiyordu:)

   Evet, bugün biraz abarttım:)